kusucmaz-koyu.tr.gg
 


                   Güzel yurdumun Güzel insanları 

Ardahan

savaş kılıç                                                                     Fotoğraf: Ardahan merkez

 

Ardahan Tarihi

Erem Bağları, Ardahan şehrinin bulunduğu alanlara denmektedir. Ardahan şehri, ilk çağ tarihinden bu yana, yukarı Kür denilen, bu bölgenin tam ortasında yer alması, bölgede var olan civar yerleşim birimlerini de bağrında toplamıştır.

Kars, Çıldır, Göle, Oltu, Hanak, Posof, Ahıska, İrevan ve Batıya yönelince, Artvin, Yusufeli, Ardanuç, Şavşat ve Boçka ilçelerini bir çember gibi etrafına toplamıştır. Dolayısıyla bu bölgeye diğer bir adıyla Livane bölgesi denilmiştir. Aras, Kür ve Çoruh ırmaklarının suladığı yerleşim birimidir.

Bu yerleşim birimini tarih sahnesinde yer olan olaylara göre ele alındığında, yörenin tarihi yapısı M.Ö. 3000’li yıllarda bazı yerleşim alanları olduğu belirlenmesine karşın, bunların kimliğine ilişkin bir bilgiye ulaşılamamıştır. Bazı bulgulara dayanılarak yukarı Kür yöresinde M.Ö. 10.000- 8.000 yıllara denk düşen, yani, Cilalı Taş Devrinde insanların yaşaması demek Ardahan şehrinin de aynı dönemde yerleşim yeri olabileceğini gündeme getirir.

Ancak, yapılan kazılar sonucu bulunan ve M.Ö. 4.000 - 3.000 yıllarına ait olduğu saptanan bakır baltalar, dahası, M.Ö. 3.000 - 2.000 yıllarına ait olduğu saptanan tunç baltalar ve başka bazı kullanılmış aletlerden yola çıkılarak bu dönemlerde, yani günümüz itibariyle yaklaşık 5.000-6000 yıllık bir geçmişi olduğu düşüncesi ağırlık kazanmaktadır.

1930 yılında Şavşat’ın Merya köyü ile 1955 yılında Yusufeli’nin Niğzivan köyünde bulunan bazı baltaların, 1936 yılında Posof’taki Mere Kalesinde bulunan Hurrilerden kalma baltalarla aynı döneme ait olduğu saptanmıştır. Buna bağlı olarak da, bu bölgeye saptanabilen ilk olarak gelip yerleşenlerin (M.Ö. 2000’ler) Orta Asya kökenli Hurriler olduğu anlaşılmaktadır.

Daha sonra yöreyi Urartular ele geçirir. Çıldır Gölünün güney batısındaki Taşköprü Köyü yakınındaki kayalıkta, Urartu karlı 2. Serdur’un M.Ö. 753-735 yıllarında kazdırdığı fetih yazısını bulunmaktadır.

Bu yöreye Türk boyları ilk kez, Kıpçakların atası sayılan, Kimmerlerin (M.Ö. 720) gelmesiyle başlamıştır. Daha sonraları İskitlerin geldiği görülüyor. İskitler bu yörede 500 yıl hüküm sürmüşler. Geliş tarihleri M.Ö 680 olarak bilinmektedir.

M.S. 628 yılında Hazar Türklerinin Hazar bölgesinden göçerek üç kol üzerine dağıldıkları ve bir kolunu da Kafkaslara yürüyerek, bu yöreyi ele geçirdikleri kaynaklarda yeralmakta.. Hazar boylarından göçüp gelen bu göçleri oluşturan insanlara Arda Türkleri denmektedir.

3. ve 4. yüz yıllarda yörede Hıristiyanlık yayılmaya başladı. 415 yılında ise Batıdan gelen Bizans egemenliği yöreyi ele geçirdi.

Halife Osman döneminde (646) ise Arap İslam egemenliğine girdi. Bütün bu yüz yıl boyunca İslam güçleriyle Bizans arasında sürekli el değiştiren bu yöre, İlhanlıların, Kıpçakların ve daha nice grupların gelip yerleşmelerine karşı koyamamıştır.

Selçuklu Sultanı Alpaslan'ın 1064 tarihinde Ani şehrinin egemenliğini eline geçirmesiyle Danişmentli Ahmet adıyla bilinen komutanın emrindeki Selçuklu ordusuyla Şavşat üzerinden Arsiyan Dağını geçerek 1080'de bölgeyi ele geçirmiştir.

Selçuklular bu yörede uzun zaman varlıklarını gösterememişler. Zayıflayan Selçuklu ordularını elinden yöreyi İlhanlılar eline geçmiştir. İlhanlılar zamanında Ortodoks olan Kıpçak Türkleri bölgenin yarı bağımsız hakimi olmuşlardır.

13. yüzyılda Moğol ve İlhanlı egemenliği görülürken yöre, daha sonra Cengizlilerin elinde kalmış. 1414 yıllarında olsa gerekir.

Kars ile birlikte bu yöre Akkoyunluların işgaline uğramış. Ardahan yöresinde adı bilinen Atabekler, Akkoyunluların emrinde kalmışlar. Daha sonra, Karakoyunluların emrinde kalan yöre, Şehzade Selim’in (1.Selim) Trabzon sancakbeyi olduğu dönemde (1481-1512) Osmanlılara bağlandı. Yöre Bu dönemde, Birkaç kez Safevi, birkaç kere de Gürcü denetiminde kaldı. 1551 yılında Erzurum Beylerbeyi İskender paşa tarafından kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı.

Daha sonra Lala Mustafa Paşa'nın emri üzerine Ardahan Sancak Beyi Abdurrahman Bey kendi kuvvetleriyle Ilgar Dağını aşıp, 9 Ağustos 1578'de tüm Posof deresini ve Ahıska havalisini ele geçirmiştir. Böylece bu yöre tümüyle Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştır. Erzurum Beylerbeyi Lala Mustafa Paşa 1578 yılı Ağustos ayında Ahıska merkez olmak üzere Çıldır Eyaletini kurarak Ardahan, Göle, Hanak, Posof gibi yerleşim alanların buraya bağladı.

1876-1877 Osmanlı-Rus savaşı sonunda savaş tazminatı olarak 13 Temmuz 1878 Berlin Antlaşmasıyla Ruslara bırakılan Ardahan 1918 Brest-Litowsk Antlaşmasıyla yeniden Türkiye topraklarına katılmış ise de 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi ile Türk ordusunun çekilmesi sonucu, Ermeni ve Gürcülerin işgaline hedef olmuştur. 30 Kasım 1918 tarihinde Ardahan’da kurulan Milli Şura Hükümeti tarafından Mondros Mütarekesi şartları reddedilmiş, Milli Şura Hükümeti, Kurtuluş Savaşıyla bütünleşerek Kazım Karabekir Paşa ve Halit Paşa Komutasındaki Türk ordusu tarafından 23 Şubat 1921 tarihinde kurtarılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra il olan Ardahan, 1926 yılında ilçe yapılarak, Kars iline bağlanmış, daha sonra 27.05.1992 tarih ve 3806 sayılı Kanunla tekrar il statüsüne kavuşturulmuştur.





Fotoğraf: Ardahan Maliyesi Web Sitesi




Söylencelerde Ardahan

Ardahan’a ilişkin birkaç değişik söylence bulunmaktadır.

Bunlardan ilki Arda Ana destanında aktarıldığı gibi yaratılış ve insanın varoluşu ile birleştirilendir. Tanrının, bu yöreyi cennet olarak adlandırdığı ve insanın oluşumu için Arda Anayı buraya yolladığı anlatılmaktadır bu destanda.

Bir başka söylenceye göre, Bu bölge eski çağlarda tümüyle yeşil çam ağaçlarıyla dolu, ormanlık bir yer imiş. Yöreye ilk gelen Kimmerler bu bölgeyi bereket bölgesi olarak tanımlamışlar. Kendilerinin de bereket tanrısı olan ve aynı zamanda yeşil anlamına gelen Arda adını vermişler. Kurdukları bir kalenin içine de en ünlü din adamları olan Kam’ı yerleştirerek Bu kaleye Arda-Kam adını vermişler. Bu ad giderek Ardahan adına dönüşmüştür.

Üçüncü bir söylenceye göreyse, Hazar boylarından göç ederek bu bölgeye yerleşen Arda Türklerinin yerleşim esnasında kurdukları büyük bir kaleye kendi kağanlarını oturtmuşlar. Bu kaleye de Arda Kağan yeri demişler. Bu deyim giderek Ardahan adına dönüşmüş.

Dördüncü söylencede ise, İskitlerin bu bölgeye yerleşirken kurduğu şehirleri bir incinin ipe dizildiği gibi, Kür Irmağının kenarına kurmuşlar. Kurulan en büyük yerleşim yerine Ard Akan adını vermişler. Çift akan anlamına geliyormuş. Bu ad da zamanla Ardahan olarak anılmaya başlamış.

Son söylenceye göre ise de, bu yöreye Arsaklar yerleşince kurdukları kalelerin adlarını da o günkü deyimle kale komutanlarının adını vermişler. Kurulan bu kalenin içinde ise oturan en büyük kale komutanı 14 yaşındaki Arsak Kayan adıyla anılırmış. Süreç içinde ise bu isim önce Arda Kayan, daha sonra ise Ardahan biçimine dönüşmüş.

 
Bugün 1 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol